Son zamanlarda Türkiye'nin büyükşehirleri arasında yer alan İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer pek çok şehir, harita üzerinde siyah renge bürünerek dikkat çekici bir durum ortaya çıkardı. Uzmanlar, bu durumu çeşitli faktörlerle ilişkilendirerek toplumu bilgilendirmeye çalışıyor. Peki, haritada siyaha dönüşmenin ardında yatan sebepler neler? Bu durumun Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve çevresel yapısına etkileri nasıl olacak? İşte merak edilenler.
Haritalarda renklerin kullanımı, özellikle coğrafi bilgi sistemlerinde (GIS) önemli bir rol oynar. Siyah renk, genellikle yerleşim alanlarının yoğun olduğunu, ticari faaliyetlerin arttığını veya çevresel risklerin tırmandığını gösterir. Türkiye’nin birçok büyük şehirlerinde bu siyah alanların artması, aslında sürdürülebilir bir şehirleşme sürecinin sorgulanmasına neden oluyor. İstanbul’da, yüksek yapılaşma ve yoğun nüfus, çevresel göstergelerin kötüleştiği anlamına geliyor. Bu bağlamda, siyah alanların artması, sadece bir estetik kaygı değil, aynı zamanda kamu sağlığı için ciddi endişelere zemin hazırlıyor.
Uzmanlar, Türkiye'deki şehirleşme hızının artmasının birçok olumsuz etkileri beraberinde getirdiğini ifade ediyor. Şehirlerdeki nüfus yoğunluğunun artması, hava kirliliği, su kaynaklarının azalması, yeşil alanların yok olması gibi sorunları tetiklemektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi Şehircilik Fakültesi'nden Doç. Dr. Ayşe Yılmaz, yaptığı açıklamada, “Büyük şehirlerdeki aşırı yapılaşma, ekosistem dengelerini bozuyor. Çevresel riskler artarken, insanların yaşam kalitesi düşüyor.” dedi. Ayrıca, bu durumların uzun vadede sağlığımız üzerindeki etkileri de kaygı verici. Çünkü kirlilik ve yoğun yapılaşma, solunum yolu hastalıkları gibi birçok sağlık sorununun artmasına sebep olabiliyor.
Özellikle iklim değişikliği bağlamında, büyük şehirlerin çevresel yükleri daha da artacaktır. Uzmanlar, bu durumun, gelecekte daha büyük ekonomik ve sosyal sorunlar doğuracağını öngörüyor. İstanbul’un bir numaralı sorunu olarak gösterilen trafik karmaşası ve bu süreçte çevreye verdiği zarar, haritalardaki çocukların bile anlayabileceği biçimde görünür hale geldi. Uzmanlar, şehir planlamacılarına ve yerel yönetimlere büyük sorumluluklar düştüğünü hatırlatıyor ve “Doğaya ve insana dost projeler geliştirmek zorundayız” diyorlar.
Sonuç olarak, İstanbul ve diğer şehirlerin haritada siyaha dönüşmesi yalnızca bir görsellik meselesi değil; bunun altında yatan sebepler, geleceğimiz açısından önemli sinyaller taşıyor. Hem devlet kurumlarına hem de bireylere düşen görevler var. Gelecekte yaşanılabilir kentler için sürdürülebilirlik ilkesine odaklanarak, çevresel dengeyi sağlamanın yollarını bulmak şart. Aksi takdirde, siyah alanlar yalnızca haritalarımızda değil, yaşamlarımızda daha karanlık bir tablo çizebilir.