Son günlerde İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik saldırıları, uluslararası gündemi meşgul eden en önemli konuların başında geliyor. Sivil kayıpların hızla arttığı bölgede, yapılan saldırılarda hedefin sivil yerleşim alanları olduğu id diaları gündeme geliyor. Peki, bu çatışmaların perde arkasında neler var? Sivil halkın yaşadığı dram ve uluslararası toplumun sessizliği neden bu kadar dikkat çekiyor? Bu yazımızda, Gazze'deki son durumu ayrıntılı bir şekilde ele alacağız.
İsrail ordusunun Gazze’ye gerçekleştirdiği hava saldırıları ve kara harekâtları, sivil kayıpların yanı sıra büyük bir insani krizi de beraberinde getirmiş durumda. Son verilere göre, son bir ay içinde binlerce sivil, bu saldırılardan etkilenerek hayatını kaybetti. Bu kayıpların büyük bir kısmı, kadınlar ve çocuklar gibi en savunmasız gruplar arasında yer alıyor. Yapılan saldırıların yoğunluğu, NATO ve BM gibi uluslararası organizasyonların konuyu ele almasını zorunlu kılıyor. Ancak, pek çok ülkenin İsrail’e yakın durması, bu konudaki tepkilerin sınırlı kalmasına sebep oluyor.
Birçok ülke ve insan hakları örgütü, Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek için harekete geçti. Ancak, uluslararası toplumun tepkisi, ne yazık ki istediğimiz düzeyde değil. G20 ülkeleri, BM Genel Kurulu ve çeşitli insan hakları platformları, Gazze'deki durumu kınayan açıklamalar yaptı. Fakat bu açıklamaların pratiğe dökülmeden kalması, halk üzerinde kalıcı etkiler bırakıyor. Çatışmaların sürdüğü bir ortamda, bölgedeki sivil nüfusun korunmasına yönelik kalıcı çözümlerin oluşturulması büyük bir önem taşıyor.
İsrail’in, sivil kayıpları dikkate almadan düzenlediği operasyonlar sonucunda, sadece gazilerin değil; aynı zamanda uluslararası sahnede de büyük sonuçları olabileceği aşikâr. Dünya genelindeki birçok insan, Gazze’de yaşananları 'bir savaş suçu' olarak değerlendiriyor. Ancak, uluslararası hukuk ve normların çiğnenip çiğnenmediğine dair tartışmalar hala devam ediyor. Bu durum, hem bölgedeki istikrarı tehdit ediyor hem de dünya genelinde büyük bir utanç kaynağı haline geliyor.
Sonuç olarak, Gazze'deki çatışmaların hem insani boyutu hem de uluslararası hukuka etkileri üzerine derinlemesine düşünmek, hem bireysel hem de kolektif sorumluluğumuzdur. Umut ediyoruz ki, bu süreçte yaşanan acılar, dünya genelinde daha fazla dayanışma ve çözüm önerileriyle son bulur.
Bu nedenle, başta yerel halklar olmak üzere, tüm dünya, bu durumu sessiz kalmadan, etkin bir şekilde karşılamalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Aksi takdirde, Gazze'deki bu kabus, uzun yıllar boyunca devam edecektir.