Ülkemizde artan kadın cinayetleri ile ilgili yaşanılan olaylardan biri daha, Bahar'ın trajik ölümü ile noktalandı. 25 yaşındaki Bahar, geçtiğimiz günlerde evinde silahlı bir saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Olayın hemen ardından Bahar'ın eşi olduğu iddia edilen kişinin ifadesi ise kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Çelişkili ifadeler veren sanığın, hakim karşısında akıl almaz bir şekilde kendini savunmaya çalışması, herkesi hayrete düşürdü. Bütün gözler, bu cinayet davasında yaşanan gelişmelere çevrildi.
Bahar’ın katilinin, olay akşamı yaşananları anlatırken verdiği ifadeler, birçok soru işareti doğurdu. İlk ifadesinde, Bahar'la tartıştıklarını ve olayın bir anda geliştiğini söyleyen sanık, daha sonra "Silahı evde buldum, peşinden giderken aldı, bana ateş açtı" gibi çelişkili açıklamalarda bulundu. Bu durum, hem savcılığını hem de vatandaşları derin bir sorgulamaya itti. Bahar’ın cesedinin bulunduğu evin çevresinde yapılan incelemeler, iki kişinin birbirine silah doğrulttuğu izlenimini güçlendirmese de sanığın durumu hâlâ muamma. Bahar’ın ölümünden bir gün sonra, kayıp başvurusu yapıldığı bildirilirken, adli tıp raporları cinayetin birden fazla darbe ve mermiyle gerçekleştiğini kanıtladı.
Duruşma sırasında hakim, sanığın ifadelerine karşı tepki göstererek, "Ev bakmaya silahla mı geldin?" diye sordu. Bu sorunun ardından duruşma salonunda gülümsemeler ve şaşkın bakışlar belirdi. Mahkemedeki herkesi etkileyen bu soru, cinayetin arka planında yatan sebepler hakkında daha fazla bilgi elde edilmesini sağlarken, Bahar’ın yaşadığı korku dolu anları göz önüne getirdi. Bahar’ın gözyaşları içinde bir yaşamdan vazgeçtiği bu olayın gündeme gelmesi, kadın cinayetlerinin önlenmesi için bir tartışma başlattı. Toplumda, Bahar’ın hikayesi ile birçok kadının yaşadığı benzer sorunlar tekrar alevlendi. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, Türkiye'de de bu tür olayların sayısının artması, kadınları ve aileleri derinden yaralayan bir sorun haline geldi.
Bahar’ın davası, sadece bir cinayet davası değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olarak gündemde kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Gerek medya, gerekse kadın hakları savunucuları, bu davanın takipçisi olmanın yanı sıra, Bahar gibi kadınların güvenli bir ortamda yaşaması için düzenlemelerin yapılmasını talep ediyor. Kadınların seslerinin duyulması, yaşanılan adaletsizliklere dur denilmesi ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için harekete geçilmesi gerektiği konusunda kamuoyunda yaygın bir görüş oluştu.
Sonuç olarak, Bahar’ın trajik ölümü ve bu ölüm üzerinden şekillenen davanın seyri, Türkiye’nin kadın Cinayetleri ile nasıl başa çıkacağı konusunda kritik bir dönüm noktası teşkil ediyor. Toplum olarak, Bahar’ın adaletinin sağlanmasını istemekle kalmayıp, aynı zamanda kadınların korunduğu bir sistemin inşa edilmesi için üzerimize düşeni yapmalıyız. Bahar’ın anısına yönelik olarak düzenlenecek olan etkinlikler ve protestolar, bu durumu değiştirmek için bir adım olabilir. Feminist hareketlerin ve sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde, Bahar’ın hikayesi aracılığıyla daha fazla sesin çıkması, toplumsal bir duyarlılığa dönüşebilir.
Unutulmamalıdır ki her kadın, yaşama hakkına, sevgiye ve saygıya sahiptir. Bahar’ın davası, yalnızca onun değil, toplumun bütün kadınlarının davası haline gelmiştir. Yaşam sevinci ile dolu bir hayatı olan Bahar, acı bir sonla noktalandı. Ancak onun için adalet arayışı, daha fazlasını isteyen tüm kadınlar için umut ışığı olacaktır. Bahar’ın katilinin çelişkili ifadelerine karşı adaletin yerini bulması için hepimizin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Çünkü zararın neresinden dönülse kârdır, adalet gecikir ama asla unutulmaz.