15 Temmuz 2016'da Türkiye, tarihinin en karanlık gecelerinden birini deneyimledi. FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi, binlerce insanın hayatını etkileyen olaylar silsilesine yol açtı. Bu süreçte birçok masum insan canından oldu, pek çoğu ise hayat boyu sürecek yaralar aldı. Bu haberimizde, o geceden sonra vücudunda dokuz kurşunla yaşam mücadelesi veren bir gencin hikayesini anlatıyoruz. Beklenmedik bir kriz anında sergilenen cesaret ve azim, hem trajik hem de ilham verici bir tablo çizerken, bu acı deneyimlerin toplum üzerindeki etkisini de gözler önüne seriyor.
15 Temmuz gecesi sokaklarda toplanan halk, kendilerini tankların ve askerlerin önünde buldu. Darbe girişimine karşı duranlar arasında Engin Yıldırım da vardı. O gece, arkadaşlarıyla birlikte Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde toplanmışlardı. Giderken, bu olayın kendilerini nasıl etkileyeceğini tahmin edemezlerdi. Düşmanı durdurmak için kenetlendikleri bu mücadele, bir anda kanlı bir çatışmaya dönüşmüştü. Engin, kurşunların hedefi olduğunda sadece 22 yaşındaydı. Vücuduna isabet eden 9 kurşunla, engelli bir yaşamın kapılarını aralamıştı.
Engin’in yaşadığı bu travma sadece fiziksel değil; aynı zamanda psikolojik bir derinlik de taşıyor. Hastaneye kaldırıldıktan sonra geçirdiği onca ameliyat ve terapi, ölümle burun buruna geldikten sonraki yaşamının ayrılmaz bir parçası oldu. Hayatı boyunca unutamayacağı anlar yaşadı: ailesinin ve arkadaşlarının desteği, hastane odasında geçirdiği yalnızlık, sağlık sorunlarının getirdiği zorluklar... Tüm bunlar Engin'i derinden etkiledi ve hayatını yeniden şekillendirmeye zorladı. Hier, asetlenme süreci zorluydu. Fakat, asıl zorluk, yaşadığı travmanın ruhunda bıraktığı derin yaralarla savaşmak oldu. Gün geçtikçe, eski Engin olmaktan uzaklaştığını hissetti. Fakat, herşeye rağmen umutla dolu kalmaya çalıştı ve hayata tutunmak için çabaladı.
Engin’in hikayesi, sadece bireysel bir trajedi değil. Aynı zamanda Türkiye’nin geçirdiği toplumsal bir sınavı da simgeliyor. Bu olayları içselleştiren, kanlı bir geçmişi kabullenmek ve geleceği inşa etme çabasını sürdürmek zorunda kalan bir neslin sesi. Engin’in yaşadığı travma, hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan bir toplumun hikayesidir.
Bugünlerde Engin, yaşadığı acılara rağmen topluma umut vermek adına çalışmalar yapıyor. Darbe girişiminin mağdurlarına yardımı ve destek olmayı hedefleyen projelerde yer alarak, benzer acılar yaşayan insanlarla bir araya geliyor. Kendi hikayesini paylaşarak, başkalarının da iyileşmesine katkı sağlamayı amaçlıyor. Engin, “Hayatım artık farklı, ama bu farklılığın benim bir parçam olduğunu kabul ettim. Umut her zaman vardır, yeter ki onu aramayı bilelim.” diyor.
15 Temmuz’un acı hatıraları ve yarattığı travmalar, belki bir daha asla geçmeyen izler bıraktı. Ancak Engin’in hikayesi, bu izlerle mücadele etmenin ve yaşamın anlamını bulmanın mümkün olduğunu gösteriyor. İnsanı hayatta tutan şey, sevdikleri ve umudunun olmasıdır. Engin gibi pek çok insan, geçmişin acı miraslarını geride bırakmak için savaşıyor ve yeni bir yaşam inşa etmeye çalışıyor. Unutmayalım ki, hayatta kalmak mücadele gerektirirken; her yaralanma, aynı zamanda yeni bir başlangıcın da habercisidir.